28 Mayıs 2013 Salı

İbn Ataullah el-İskenderî 'den (2)

Kucuk gunahlari basite alman, senin hakkinda en zararli ve korkunc iştir. Cunku cogu kere buyuk gunahlari, gunahtan sayar ve bu nedenle onlardan dolayi tevbe edersin. (s. 20)

Dunyanin sıkıntı ve uzuntulerini dert edinip, ahiretin sıkıntı ve uzuntulerini gozardi eden kimse; kendisini parcalamaya gelen aslanla ilgilenmeyi birakip da, kendini isiran pire ile mucadele eden kimseye benzer. (s. 34)

Sevdigini sadece Allah icin sevene, saf comertlik ve asâlet elbisesi giydirilir. (s. 45)

Bazen giybet ederek, bazen laf tasiyarak, bazen de harama bakarak, Allah'a isyan edersin. Yetmis yilda ancak yaptigini bir nefeste yikiyorsun. (s. 62)

Baskasinin kucuk gunahlarini gorup de kendi buyuk gunahini gormezlikten gelmen, cahillik olarak sana yeter.  (s. 71)

Bir mecliste bulunup da orada Allah'a karsi gunah islemedigin anlar cok azdir. Bu nedenle seleften bazilari camide cemaatle namazi terk edip, evde kilmayi tercih ettiler. Sayet nefsin evden cikmak isterse, onu bir ibadetle mesgul ederek, evde tut. Islam'a gore giybet etmenin gunahi, otuz zina gunahindan siddetlidir. (s. 71)

Allah'a karsi ibadetsiz gununu gecirme. Her gun dirhemin dortte biri kadar da olsa sadaka ver ki, sonunda Allah senin adini sadaka verenlerin yazdigi deftere kaydetsin. 
Her gun bir ayet dahi olsun, Kur'an-i Kerim oku ki, Allah senin adini Kur'an okuyucularini yazdigi deftere yazsin. Geceleri iki rekat dahi olsun, namaz kil ki, Allah seni gecelerini ibadetle gecirenlerle beraber yazsin. (s. 72)

Sana hayret ediyorum! Organlarin haram bakislar, giybet, soz tasima gibi gunahlarin her cesidini islerken kalbinin selamet ve sagligini nasil umabiliyorsun?! (s. 84)

Sayet saglikli iken tevbe etmezsen, Allah yikanan elbisenin kirden arinmasi gibi seni de gunahlarindan arindirincaya kadar hastalik, mesakkat ve uzuntulere sokup, dener. Allah'a kavusuncaya kadar kalbinin aynasini halvet ve zikir ile cilalayip, parlat. Kalbin surekli zikir halinde bulunsun ki, ilahi nurlar sende kendini gostersin. (s. 88)

Hikmet meclislerinde bulundugunda muhalefet ve gaflete girip, cikarsin. "Bu meclislere katilmamin ne faydasi var?!" diye dusunme. Aksine onlara katil. Kirk yildir sende iyice yerlesmis bulunan hastaliklarindan bir saatte ya da bir gunde iyilesecegini mi umuyorsun? Bu, kirk yildir ayni yere dokulen kum gibidir. Bu kumun bir saatte veya bir gunde temizlenmesini bekler misin? Cesitli gunahlari isleyen ve haramlara batan kimse; yedi denizin icine dalsa da Allah'a saglam bir tevbe ile tevbe etmedikce temizlenmesi mumkun olmaz. (s. 88)

Sana pek cok ilahi nur gelir de kalbini varliklarin suretleriyle dolu halde gorunce, geldikleri gibi giderler. Allah'in kalbini marifet ve sirlarla doldurmasini istersen, kalbini buna uygun olmayan her seyden temiz tut. (s. 93)  "

(İbn Ataullah el-İskenderî, Gelin Tacı, Üsküdar Yay.)   

26 Mayıs 2013 Pazar

İbn Ataullah el-İskenderî 'den (1)

"
Ebû Hasan eş-Şâzelî şöyle demiştir: "Sen nefsini namaz ile tart. Şayet nefsin kötülüklerden hoşlanmıyorsa, mutluluğa eriştin demektir. Namaza ayak sürdüğün zaman haline ağla."

Dostuyla buluşmak, görüşmek istemeyen hiç kimse gördün mü? Allah namaz hakkında şöyle buyurmuştur:

"Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar." (Ankebut, 45)

Allah katındaki değerini ve Allah ile olan durumunu öğrenmek isteyen, kıldığı namaza baksın: Namazı ya sükûnet ve huşuyla ya da gaflet ve aceleyle kılmaktadır. Namazlarını sükûnet ve huşuyla kılmıyorsan, başından aşağı toprak dök. Kuşkusuz misk taşıyan kimseyle birlikte olana elbette ondaki miskin kokusundan bulaşır. Namaz kılmak da manen Allah ile birlikte olmaktır. O'nun ile birlikte olmaktan bir fayda elde edemiyorsan, bu hâl senin kalben hasta olduğunu gösterir. Kalbindeki bu hastalık kibir, bencillik ya da edep dışı bir davranıştır. Zira Allah şöyle buyurmuştur:

"Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri ayetlerimden uzaklaştıracağım." (A'râf, 146)   "

(İbn Ataullah el-İskenderî, Gelin Tacı, Üsküdar Yay., s. 37.)                                                                                                    

4 Mayıs 2013 Cumartesi

içimden şu zalim şüpheyi kaldır/ya sen gel ya beni oraya aldır


"Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak
onların yardımıyla dünyamıza acıdım.

Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran.
Herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya
Benimse dar
çünkü dargın havsalamın
gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
Önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
sakın Styks sularının heyulası sanmayın
er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
ne ellerin hırsla yaban tutuşu
ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
yetmez karşılamaya.

İnsanlar
hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
o ferah ve delişmen birçok alınlarda
betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
şakaklarıma dayanınca güneş
can çekişen bir sansar edasıyla
uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum
kadınların sahiden doğurduğuna
toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
nicedir kavrayamam haller içinde halim
demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
duydum yağmurların gövdemden ağdığını.

Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden 
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun
ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın."

http://www.youtube.com/watch?v=qx32IsJQwRY