11 Kasım 2010 Perşembe

ben 2,5 yaşımdan beri mj dinliyorum ulan! :)



kuzenlerimle birlikte bu fotoğrafımız 2,5 yaşımdayken babam tarafından pikniğe gittiğimiz günlerden birinde çekilmiş. yalnız şimdii küçücük bir sorunumuz var..
  • fotoya dikkatli bakılırsa, düz duran bizsek eğer, ağaçların yamuk durması gibi bir ihtimal var mı? 
  • düz duran ağaçlarsa bizim üçümüzün birden yerle 45 derecelik açı yaparak bu şekilde durmamız mümkün mü?
  • eğer ikinci soruya "evet" dediyseniz bir sonraki sahne benim popomun yerle buluşması mı?
  • eğer ikinci soruya "hayır" dediyseniz aşağıdaki michael jackson fotoğrafına ne buyurursunuz? 





süreniz başladı, başarılar ;)


p.s. her iki fotoğrafta da fotoşop yoktur, ilki fi tarihindeki bir albümden scan edilmiş, mj fotosu ise internetten temin edilmiştir.

Şayir ne demişti?



"yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem 
ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"

Cemal Süreya


şayirin kastettiği eminim bu kahvaltı değildi, "plastik bardakta iyi demlenmemiş çay ve pastane simidi.." yok yok bu olmamalı, hele de bu kahvaltı ofiste yapılan bir kahvaltıysa hiç olmamalı. kuş sütü eksik olan bir kahvaltı da değil kastettiğim, tek istediğim özellikle de böyle güzel havalarda sokak simidimi alıp beşiktaş'taki kadıköy iskelesinin orda eskiden bulunan sonrasında yıkılan çaycıda dalga sesleri ve deniz kokusuyla kahvaltımı yapmak. Arada dalgalar gelsin en kenardaki insanları ıslatsın, onlara güleyim, sonra aynısı başıma gelsin.. elimde birkaç tane günlük gazete bulunsun, 3. sayfalarını atlayarak en saçma köşe yazılarını, burç yorumlarını bile okuyayım, sonra rüzgar gelsin gazete okumama imkan vermesin, ben de elimde çayım öylece denizi izleyeyim...




10 Kasım 2010 Çarşamba

tivit tivit twitter


şimdi blog falan iyi hoş da o kadar konuşup bir kere bile tivitır demesek ayıp olmaz mı ha layticim? olur galiba.. eveet tivitır'dan bahsetme ihtiyacı neden duydum, çünkü 1 seneyi aşkın (ilk tivitimi 11 eylül 2009'da girmişim, ilk blog yazımı da 10 kasım'da yazmışım özel günlere özel bi düşkünlüğüm var sanırsam) tivitır'a girmediğim gün nerdeyse yok denilecek kadar az. bizim kızın içkisi kumarı yok ama tivitır bağımlılığı var diyebiliriz yani. peki bu kadar bağımlılık oluşturacak nesi vara gelirsek,

  • en güzel tarafı interaktif* olması, böyle sürekli kımıl kımıl, herhangi bişey yazdığında anında geri dönüşlerin olması ve yazdıklarının birileri tarafından okunması güzel.
  • 140 karakterle ne yazılır diye düşünürken, laf kalabalığı okumadan ham bilgi ya da özümsenmiş bilgiye ulaşıyorsun.
  • sanırım normalde kullanım amacı insanların hakkaten "şunu yaptım, bunu yaptım, buraya gittim" gibi şeyleri yazması lakin türk kullanıcılarında gözlemlediğim kadarıyla durum farklı biraz. biz daha ciddiye alıyoruz tivit olayını, en basitinden bir sürü oscar wilde'miz varmış da haberimiz yokmuş. aforizmalar, gözlemler, tespitler istemediğin kadar. bazıları bol RT getirecek aforizma kasmak için uğraşırken, bazıları da geyik, sanat, siyaset, futbol veya günlük olaylar hakkında yorumlarda bulunmayı tercih ediyor. sanırım kendim de 2. kısımda olduğumdan mıdır bilinmez benim de sevdiğim profil tarzı 2.si.
  • "ee bu feysbuk'taki status updates'e benzemiyor mu peki" diyenler de olabilir, çok benziyor evet. ama saçma sapan video paylaşımı, farmville davetiyesi vb. şeyler olmadan çok daha sade olduğu için ilgi çekiyor. tabii sadece bu sadelik de değil olay, feysbuk ve tivitır arasındaki en bariz fark, feysbuk'ta arkadaş olarak eklediğin insanlar bir zamanlar belli ortak şeyleri (okul-mahalle gibin) paylaştığın insanlar, yani kendi iradenle seçtiklerin değil, ama tivitır'da sadece ve sadece istediğin profildeki insanları takip ediyorsun. yani sayfanda abuk bir tivitle karşılaşırsan her şey bir "unfollow" kadar kolay. misal ben, biraz da bu yüzden tivitır'da kendimi çok daha rahat ifade ediyorum.

sanırım şimdilik bu kadar yeter, özetle takip ettiğin kişileri düzgün seçersen tivitır'ın bağımlılık yapmaması için hiçbir sebep göremiyorum.
    *interaktif demişken, mocktalibeam olarak "tivitır'ı msn'e çevirdiniz huleynn!" benzeri cümlelere maruz kalma rekoru kırmış olabiliriz. pişman mıyız peki? deyiliz tabiiyki de eheh.

    piyale madra


    procrastination'un ustasiyim, gozlerinin hastasiyim ya gece gece aklima bu sefer de piyale madra geldi. piyale madra'nin da ademler ve havvalar'i tabii, aslinda tanisam diger islerini de severim eminim de, niyeyse tek bi konseptine takilip kalmam da ayri bi garip olmus.. universite yillarindayken (3-5 yil oncesine tekabul ediyor bu)  her gun mutlaka ademler havvalar'a bugun ne ciziktirmis diye bakardim, radikal okuyup cnbc-e izleyip kaliteli yasadigimdan degil kadin erkek iliskilerini ozellikle de kadinlari bu kadar iyi cozen baska birini daha bilmedigimden. abartiya kacmadan sade cizimleriyle, cogu zaman metin baloncuklarina bile gerek kalmadan diyecegini cogzel diyor cizimleri. bugunlerde radikal'de yok gibi, buyuk ihtimalle o da radikal'den ayrilanlar kervanina katildi da insallah yine yeniden bi yerlerde cizmeye baslar, cunku hasta siempre piyale madra.

    buyrun bu da kendisinin web seysi: http://www.piyalemadra.com/

    çin'de bir aslan miyav dese?



    cin'de bir aslan miyav dese, bi halt olmaz, miyav dedigiyle kalir. zaten cin'deki aslandan bize de hayir gelmez. zaten konumuz da bu degil, baslik birazcik artistik dursun diye oyle yaptim. bu kediyi 1-2 hafta once eski kafa'ya gittigimde gorduydum, (eski kafa'yi da bi ara anlatirim) buyuk kedilere dokunamayan ben, yavrusunu kucagima alabildim, boyle titriyodu resmen yavrum. neyse bunun ustunden biraz sure gecti evde kendi kendime dururken, fikrim geldi! benim de aslinda bir kedim ya da kopegim olsa fena olmaz mi dedim.. dedim demesine de yerine gore usengecliginden aksam yemeklerini yemeyen ben bir kedinin ya da kopegin sorumlulugunu alabilir miyim diye dusundum, ve alamayacagimi karar verdim. sadece sorumsuzluk da diil aslinda bunun bayrami var seyrani var, uzun yollarda ne yapilir ne edilir bilemedigimdem bir istegimi daha en ufacik bir caba sarfetmeden kendi ellerimle geri gonderdim.. and the aferin goes to layti!

    vira bismillah

    gecenin su saati nerden esti anlamadim, ama esti iste, her seyden cok cabuk sıkıldıgım icin buyuk ihtimalle bi sure sonra bundan da sıkılırım, sıkılıncaya kadar yeni oyuncagim da bu olsun bari. icerik falan nasi olacak, belli bi kategoride olacak mi diye de dusunmedim, o anda ne eserse, kafama gore, atalariminiz da dedigi gibi; "take it easy man!"

    p.s. turkce karakterlerim olmadigindan arada kufur ediyo gibi olabilirim, amma lakin ki oyle degil.