22 Ağustos 2013 Perşembe

öyle bir bönlük ki..

"Bir anlamda hepimiz tuhaf bir mantıki rahatlık içinde, yaşadığımız hayatın bönlüğünü taşıyoruz. Merakla izliyoruz dünyada olan biteni. Dünya basınında yer alan yorumları dikkate alıyoruz. Aldığımız haberler, okuduklarımız, günlük hayatımız içinde karşılaştığımız yorumlar bizi fazlasıyla etkiliyor. Bir şeylere karşı çıkıyor, bir şeyleri sevinçle karşılıyoruz. Umuda kapıldığımız zamanlar oluyor, hayal kırıklığına uğradığımız dönemler geçiriyoruz. Bütün bu meşguliyetimizin bizi tamamiyle tatmin ettiğini göstermesek bile, seyirci locamızın rahatlığına bir çok mazeretler bulup bunlarla yetiniyoruz.

Kendimizi dünya meseleleri karşısında uyanık, bilgili ve cesur hissettiğimiz nisbette bir bönlük içerisine düştüğümüzün farkında değiliz. Çağdaş bilinç sahibi kişiler olarak dünyanın karşı karşıya bulunduğu  belalara karşı duaya sığınmayı, kendimizin hal ve tavrını düzeltmeyi küçük görüyoruz. Buna mukabil aktif, başarılı ve müdaheleci olmayı övgüye değer buluyoruz. Bu yüzden kendimizi komik düşürdüğümüzün farkında olmaksızın mevcudiyetimizi protestoda bulunmaya ehil hissediyoruz. Ama oyunun kuralları değişmeksizin devam ediyor. İçinde bulunduğumuz ruhi ve maddi zaafa rağmen insani vasıflarımıza güvenerek (yani Rahman'ın kuvvetine sığınma tavrını terkederek) dünyevi kuvvetlere karşı gövde gösterisi yapmaya kalkışmamız bizi daha çok çaresizliklere sevkediyor. Sadece maddi ölçülerin sınırları içinde kalarak gösterdiğimiz ruhi yani psikolojik ve sosyal tepki bizleri dönen çarkın dişlileri arasında daha çok sıkıştırıyor. Bize korkunç akıl dışı, vicdana sığmaz görünen olaylar düştüğümüz çaresizlik dolayısıyla bundan böyle bizim de desteğimizi kazanmış oluyor.

Yeryüzünün kirine, günahına, lanetine karşı yapabileceğimiz tek şey şefkate, sevaba, hayra hicret etmekten başka bir şey değildir bana sorarsanız."

İsmet Özel, 1987.