13 Ocak 2013 Pazar

Biz ne isek ortaya cikan yapi da o


Bugun Koprulu Mehmet Pasa Medresesi'nde "Istanbul uzerinden bir medeniyet tahlili" baslikli konusmasiyla Sadettin Okten'i dinleme firsati buldum. Malum, hafiza-i beser nisyan ile malul, bu yuzden ben aklimda kalanlari (aldigim kucuk notlardan da faydalanarak) buraya not dusmek istedim.

Sadettin Hoca, medeniyet tasavvuruyla basladigi konusmasini, Grek Istanbulunu (330 oncesi), Roma Istanbulunu (330-1453), Osmanli Istanbulunu (1453-1839), ve bugunku Istanbul'u (1839-2013) sehirlerin bicimsel yonlerini ve medeniyet algilarini ele alarak anlatti.

Oncelikle medeniyet tasavurrunun ya vahye (yani din) ya da akla (yani felsefi yaklasimlar) dayandigindan bahsetti. Ve aslinda butun eylemlerimizin medeniyet tasavurrumuza gore sekillendiginden de. Zaman, mekan ve esyadan ortaya cikan maddi seylerde degerler butunu oldugu icin biz ne isek ortaya cikan yapinin da o oldugunu ve hakli olarak bu yuzden hic sikayet etmeye hakkimiz olmadigini soyledi. Yapilarin aslinda birer simge olusu ve bu yapilarin nispetli ya da nispetsiz olusunun gercekten muhim olusuna degindi. (Kompozisyon eger icimizdeki dunyayla uyusuyorsa buna nispetli, uyusmuyorsa da nispetsiz deniliyormus.)

Atik Valide kulliyesi ornegi gercekten etkileyiciydi. Dedigine gore, eski mimarlar, muhendisler malzemeye hurmet ederlermis, malzemenin de zikrettigine inanip, malzemenin tasiyabileceginden fazlasini yuklemezlermis. Atik Valide Kulliyesi'ne simdiki mimarlar girse "burasi en az 2-3 katli olsun ki daha cok ogrenci alsin, altinda da otopark olsun" derler, ilim merkezi degil, islevsellik ugruna afakanlarin bastigi bi yer olurdu dedi. Simgesellik  vs. islevsellik burada devreye giriyor, kulturel yonu olan butun buyuk metropollerde ki sonradan kurulan maket sehir olan Newyork bile buna dahil, simgeselligin olmasi gerektigi gibi islevselligin onunde oldugunu vurguladi.

 ............

Ve Istanbul..  

Roma 2. asirda Istanbul'a geldigi zaman sehre fazla dokunmuyor, kendi medeniyetinde var olan hipodrom ve forumlari kuruyor. Roma imp. rasyonel bir medeniyet tasavvuruna sahip, geometriye cok onem veriyor, perspektifi cok seviyor. Buna ek olarak antik kulturlerde meydanlar cok onemli oldugu icin Roma'da da gecerli bu. Buralar halkin egitildigi yerler oldugu gibi, devlet kendi gucunu, ihtisamini gostermek icin de meydanlari kullaniyor ve bunlari halka empoze ediyor. 

6. yy.da buyuk Justinyen Ayasofya'yi insa ettiriyor. Artik 3 ayak var; dikili taslar, Ayasofya ve krallarin saraylari. Bizans'a dogru gecerken farkli kilise modelleri ortaya cikiyor, ve sehrin icinde 400 000'e (sayiyi sallamis olabilirim) yakin manastir var. Ciddi mistik bir ortodoks sehrinden bahsediyoruz.

11. yy.da artik durum kotulesmeye basliyor ve buyuk saraya pek bakamiyorlar, ama Ayasofya'ya her zaman bakiliyor. Bir tercih soz konusu imparator kendi sarayi yerine Ayasofya'ya onem veriyor. Yani Osmanli'dan once bir Hristiyan medeniyeti var.

Sehir dokusuna bakinca ana yollar duz ve genis, arka sokaklar ise girift, daracik, mahzenler var. Yollarin iki tarafinda 2-3 katli, pencerelerinde demirler olan evler var. (Eski sehri korumayi basardiklari icin Italya'da hala boyle sokaklar varmis)

Osmanli'ya gelince yani 1453'e..

Osmanli'nin amaci, halkin muslumanligi, islami kolayca yasayabilecegi bir sehir insa etmek. Sehir kurulurken, Istanbul'a yani bugunku adiyla tarihi yarimada'ya 10 tane kulliye yapiliyor, bunlar Roma'daki forumlarin oldugu yerlere yapiliyor, kalkip Halic kenarina yapmiyorlar kulliyeleri, birebir tekabul var, yani yine simge onemli. Osmanli her zaman Ayasofya'yi kendine emanet edilen bir deger olarak goruyor ve onu koruyor.

Osmanli'da mahalle dokusu, sehir dokusu degisiyor. O zamanlarda mahallelerde saygi duyulan buyukler var, bu da peygamber zamani ornek alindigi icin, peygamber var, sahabe var, tabiun var. Islamiyette ticarete cok vurgu yapildigi icin Bizans ve Roma'da olmayan kapalicarsi Osmanli'da karsimiza cikiyor. Sehirlerin olmazsa olmazlari; kapali carsi ve Ulu Cami (Cuma camii de deniliyor). Mahallelerin olmazsa olmazlari ise bir kucuk mescid, tekke, hayrat cesme ve bir cinar agaci. Cinar agaci Osmanli medeniyet tasavvurunda cok onemli. Cinar agacini merkezine alarak bunun etrafinda mahalleler kuruluyor.

Osmanli'da tanzimata kadar, siyasal erk - Topkapi Sarayi, dini erk - Ayasofya veya Suleymaniye, ve kapali carsi medeniyet tasavvurundaki kilit noktalar.


Tanzimattan sonra ise sehrin kullanim gayesi degisiyor, cunku artik amac bati'ya benzemek, dolayisiyla Avrupa sehirlerine benzeyen sehirler kurmak. Devlet ricali hayati akilla aciklayabilirim, rasyonel bir sehir kurabilirim diyor. Boylece cikmaz sokaklar kaldiriliyor, anacaddeler duz ve genis hale getiriliyor. 

Tabii bunlar yeterli olmayinca Aksaray ve Hocapasa yanginlari imdatlarina yetisiyor, yollar genisletiliyor. Ama hala bati sehirlerine benzemek kolay degil, 1933'te Avrupa'dan 3 adam getiriyorlar "benim sehrime don bicmeleri" icin diyor Sadettin Hoca...

.........

Belki de karamsar oldugumdan, su an icin bana utopik gelse de Sadettin hoca'nin onerileri soyle:

-Butun cevre yollari sehrin disina alinmali, gokdelenler de tabii bunlarla birlikte (ki gokdelenleri edepsizlik olarak nitelendiriyor)
-Evler en fazla 2 katli olmali, gokyuzuyle temasimiz kesildi. Kitabullah da diyor gokyuzune bakin diye, gokyuzune bakip tefekkur etmeyi unuttuk.
-Sehir tasavvuru gonul isi, bu toplum eger kendi varligina, kimligine yeniden kavusmak istiyorsa onu insa edecek her zaman bulunur, cok ciddi bedeller odenecektir belki ama kitle her zaman liderini arar, bulduktan sonra buna destek olur. ("Biz ne isek ortaya cikan yapi da o" demisti konusmanin basinda da..)

Sadettin hoca konusmasini ne istedigimize yani "Islam medeniyeti icinde kimligimi bulabilir miyim?", "Yoksa carpik, yoz bir kapitalist miyim? (Carpik, cunku gercek kapitalist ciddi bedel oder, bedel odemeden ben kapitalistim demekle olmuyor)" karar vermeliyiz diyerek bitiriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder